BEYAZ KÖŞE MİNİ MARKET

BEYAZ KÖŞE MİNİ MARKET Mahalle Bakkalınınz , yani hani o bakkal amcanız her zaman sizinle....

21/10/2024

Merak ediyorum......

İmam, şimdi nasıl bilirsiniz diye soracak...
Acaba "CEMAAT" ne cevap verecek??????

16/10/2024

ÜNLÜ MARKALARIMIZI NASIL BATIRIYORLAR.

PANDA DONDURMA, KOLA TURKA, ASELSAN TELEFON VE ŞİMDİ DE KÖFTECİ YUSUF.

Gelin size ülkemizde yerli ve milli olmanın ne kadar zor olduğunu anlatayım

PANDA’ nın hikayesi bir zamanlar %100 Türk sermayesi panda dondurma bakkallarda marketlerde her yerde görünmeye başladı satışları tavan yaptı yaklaşık 30 ülkeye ihracat yapmaya başladı sonra bu başarı birilerinin canını sıktı fare pisliği çıktı diye bir rapor tuttular önce %40 sonra %70 satışlar azaldı ve iflas en enteresan ne biliyormusunuz panda satılığa çıkıyor kim alıyor bilin bakalım ALGIDA şuan piyasayı tek başına elimde tutuyor
DİĞER BİR KONU
Aselsan titreşimli cep telefonu o tarihte onlarca ödül alıyor iPhone Samsung yok sadece Nokia ve Ericsson var telefon o kadar özellikliki ilk kriptolu ve dinletemiyor yüzlerce sipariş alınıyor ihracat yapmaya başlatılıyor sonra Türkiye disdiribitörü satış ve pazarlama olarak bilin bakalım hangi firma Osman kavalaya ait KVK firması ile anlaşma sağlanıyor kvk Motorola ve Nokia telefonları ön plana çıkararak aselsanın satılmasını ve piyasadan yok olmasını sağladılar
Başka bir hikayede COLA TURKA
AMERİKADA reklam filmleri Türkiye'de ve orta doğuda aranılan marka haline gelir satışları tavan yapan firmanın patronunu bir gün dönemin ticaret bakanı arar ve ABD büyük elçisi sizin yaptıklarınızdan memnun değil size ufak bir ceza yazmamız lazım diyor ufak ceza 2000 li yıllarda 35 trilyon iş mahkeme gidiyor ve 7 yıl uzuyor sonra firma sahibi ucu açık ne olacağı belli olmayan bir markaya yatırım yapmaktan vaz geçiyor ve COLA TURKA yabancılara satılıyor
Bunları niye anlattım KÖFTECİ YUSUF
280 şubesi 12000 çalışanı bunun 750 tanesi gıda mühendisi günlük 100 ton et işliyor ama bakanlığın araştırmasında %0.01 oranında domuz eti tespit ediyor böyle büyüklükteki bir firma domuz eti niye tercih etsin kaldı ki domuz eti dana etinden daha pahalı hadi lezzet için yaptı diyenim 2 milyar $ marka değer plan bir firmayı binde bir oranında kar etmek için kimse riske atmaz bu sebeple ülkemizde başarılı bir şekilde hizmet veren bir firmaya komplonun kralı kurulmuş çok net işin özü Yusuf’u kuyuya kim attıysa (YEHUDA) bu işinde o yapmıştır
Ayrıca bugün köfteci Yusuf'un kapısına kilit vurulduğunda kimin ve kimlerin işine yarayacaksa onların işi vesselam
Ülkemin yerli ve milli markasına sahip çıkalım.

15/10/2024

BÜYÜKLERE MASALLAR

FARE ÇUVALI TEORİSİ

“ Mısır’ın bir köyünde tarım mühendisi olarak çalışan bir adam, Kahire’ye gitmek üzere trene bindi. Yanına, köyün yaşlı çiftçilerinden biri oturdu. Mühendis, çiftçinin ayakları arasında bir çuval olduğunu fark etti ve yol boyunca çiftçi, her çeyrek saatte bir çuvalı çevirip içindekileri karıştırıyor, sonra tekrar ayakları arasına yerleştiriyordu.
Bu durum yolculuk boyunca devam etti.
Mühendis çiftçinin bu hareketini garipseyerek çuvalın hikayesini sordu. Çiftçi, “Fareleri ve sıçanları yakalayıp bunları Kahire’deki Ulusal Araştırma Merkezi’ne satıyorum; orada laboratuvar deneylerinde kullanılıyorlar” dedi.
Mühendis, “Peki bu çuvalı neden sürekli çevirip sallıyorsun?” diye sordu.
Çiftçi, “Bu çuval fareler ve sıçanlarla dolu, eğer çuvalı çeyrek saatten fazla sallamaz ve çevirmezsem fareler ve sıçanlar rahatlayacak ve yerleşecekler.
Bu durumda, onların gerginlikleri azalacak ve çuvalı kemirip delmeye başlayacaklar.
Bu yüzden onların korku ve gerginliklerini artırmak için her çeyrek saatte bir çuvalı sallıyorum. Böylece birbirleriyle çatışırlar, içgüdülerine kapılırlar ve çuvalı unuturlar, ta ki Araştırma Merkezi’ne varana kadar” dedi.
Mühendis, çiftçinin düşünce şekli ve (Fare Çuvalı Teorisi) karşısında şaşkınlığa uğradı ve Batı’nın ülkelerimize karşı uyguladığı siyasi tuzakları iyi anlayarak, ne zaman ülkemiz , huzur ve istikrar hissetmeye başladığında, içerden ve dışarıdan çuvalı sallıyorlar ve fitneler başlatarak, terör azıyor !..
Doğal olarak halklarımız içgüdülerini manipüle edenlerin ardına düşüyor ve herkes “çuvalı kemirip delme” gerekliliğini unutuyor..

08/10/2024

Rakı Nedir? (Hiç böyle güzel anlatılmışını okumamıştım..!)

RAKI...!

Dönülmez akşamın ufkundayız azizim...!
Arap aklıyla bize akıl vermeye kalkıyorlar
ama "alkol" kelimesinin kökeni bile Arapça
Peki napalım?
Kullanmamak lazım.
Hatta, yasaklansın.
Rakı ise, özbeöz Türk. "Ne malum?" derseniz.
Nerede, ne zaman ve kim tarafından icat edildiği bilinmiyor. Oradan malum...!
Eğer, biz Türklerden başka bi milletin icadı olsaydı, yazılı tarihi olurdu, şeceresini bilirdik..!
Şampanyanın mucidi Fransız keşiş, Dom Perignon..
1638'de dünyaya gelmiş mesela...
Evliya Çelebi'nin 1635 tarihli seyahatnamesinde "rakı" geçtiğine göre, şampanyadan eski demekki.!
Yani...?
yanisi şu;
Şampanyayı icat eden Dom Perignon,
kundakta ana sütü içerken,
biz aslan sütü içiyorduk..!
Başka "aydınlatıcı" veri var mı.? Vaar..!
Memleketi "ampul" yönetiyor ama,
elektriğin ampulden önce, rakıya faydası olmuştu. Çünkü, elektriğin icadıyla birlikte "buz" üretildi.
Buz üretilince,
"rakıya niye buz koymuyoruz azizim?" keşfi yapıldı. Bu tarihi keşif neticesinde, rakının üstüne buz koymak için daha uzun bardağa ihtiyaç oldu.
Zahmet edip özel bardak icat etmek zor geldiği için de, pratik Türk zekâsı devreye girdi, " limonata bardağı ne güne duruyor muhterem " keşfi yapıldı.
"Asil"dir rakı...!
Bakın, 1900'lü yıllardan bir davetiye aktarayım size ;
"Muhterem efendim,
Teşrin'i saninin 21'inci gününe müsadif Cuma akşamı, Hristo'nun Meyhanesi'nde taam eylemek ve hususi bir eğlence tertip ederek vakit geçirmek istiyoruz. Sizi pek seven cümle dostlarımız teşrif edeceklerdir. Binaenaleyh, icabetiniz bizim içün mücib-i şeref olacaktır. Bu lütfu bizden esirgemeyeceğiniz ümidi ile takdim-i ihtiram eyleriz efendim. Pera sahaflarından Şener Efendi."
Nezakettir, zarafettir..!
Adab-ı muaşerettir. "Milli"dir..!
Hem de Üstelik, AKP'nin "milli"sidir..?
Bu arkadaşların döneminde "milli" oldu.
Rakıyı "milli içki" olarak tescilleyen Türk Patent Enstitüsü Başkanı, o makama, AKP tarafından atandı... Eşi de, AKP milletvekili...!
Ki o milletvekili, Suudi Arabistan Riyad Eğitim Fakültesi İslami İlimler mezunudur iyi mi...
Dolayısıyla, "rakı balık Ayvalık" gibi, zincirleme reaksiyonla, AKP'nin "milli"sidir!
"Rakı içeceğinize meyve yiyin,
kavunun yanına 35'lik salkım açın"
filan gibi gayri ciddi yaklaşılamaz ona..!
Ciddiyet ister.
Fava, pilaki, şakşuka, memleket "meze"lesidir..
Yurtseverdir...!
İki tek attın mı " n'olacak bu memleketin hali ?"
diye aslaa endişelenmezdin, aksi olsa...
Evrim Teorisi'nin kanıtıdır..!
fazla kaçırırsan, özüne dönersin,
yani maymun olursun...
Bilimdir...!
Maymun değilsek bile; ne anlamı var onsuz, radika'nın, cibes'in, turp otu'nun, inek miyiz biz? Madem gıcıksın rakıya,
niye balık avlıyorsun boşu boşuna?
Şerbetle mi yiyeceksin lüferi..?
"Fevkalade"dir..
"Aliyül'ala"dır..
''Kadın'' dır...!
1926'da üretime başladığında, rakılarına şu isimleri koymuştu Tekel, Cumhuriyet'in ilk yıllarında.. "Sevim, Elif, Hanım, Denizkızı, Üzümkızı, Jale" isimlerini taşırlardı...
Botoks'tur aynı zamanda.
''Çirkin kadın yoktur, az rakı vardır..!'' mesela...
En kaknemi bile bir başka görünür gözüne,
içilir, güzelleşilir....!
Hayatın anahtarıdır.
Büst gibi oturan adamın bile çenesini açar.
"çilingir" sofrası denmesi, ondan..
Kontörsüz muhabbettir... Kahkahadır...!
İçki içen,
neler yaptığını hatırlamaz; rakı içen hatırlar..! Acısıyla tatlısıyla hatıraları kaydeden
hard disk'tir çünkü...
Tıp bazen çaresizdir. O ilaçtır.
Dişe de, Gurbete de iyi gelir...!
Herkesin gençlik hatası olabilir,
önce bira içersin...
Sonradan para kazanınca,
şarap içmeyi bi matah zannedersin...!
Amerika'da kamyon şoförlerinin içtiği viskiye Etiler'de, Reina'da bi kamyon parası ödersin, o ayrı. Kürkçü dükkânıdır Rakı...,
Döner dolaşır, gelirsin....!
Çocuktur... Ağlarsın...
Orhan Gencebay'dır.
Entel dantel barlarda dinlemeye utanırsın.
Ama hepimiz biliriz ki, ezbere bilirsin...
Tatlıses'tir. Realite'dir...!
Peynir, Rakı, Kavun, (PRK), örgüttür.
Ama, bölücü değil, birleştirici örgüt...!
Türk'ü de içer, Kürt'ü de..!
Çerkez'i de içer Ermeni'si de..!
Laz'ı da içer Yahudi'si de....!
Rumlar öyle bi meze yapar ki,
AB'ye almasalar da helali hoş olsun,
Kıbrıs'ı veresin gelir...!
Orhan Veli'dir...!
"Şiir yazıyorum,
şiir yazıp eskiler alıyorum,
eskiler verip musikiler alıyorum,
bir de rakı şişesinde balık olsam..!"dır.
Şiirdir...!
Dönülmez akşamın ufkudur aynı zamanda...
Ve...,
Mustafa Kemal'dir...Rakı!
Rakı içiyordu diye " sarhoş " demeye getiriyorsan eğer.., "sarhoş kafayla kurup
yücelttiği bu memleketi,
ayık kafayla niye yönetemiyorsun..? "
diye sorarlar adama...!
Oof, oofff çok uzattım...!
Vakit tamam, güneş batmak üzere,
bana müsaade,
*cümleten şerefe...!*

08/10/2024

"Her şey Türkiye sahillerinde pansiyon kültürünün sona ermesiyle başladı. Önce, sakız çarşaflı, tavandan vantilatörlü, öyle dümdüz ama tertemiz hatta duşakabinsiz pansiyonları beğenmez olduk. Arkasından da tahta iskemlesinde oturup çoban salatayla sardalya yediğimiz balıkçıları.
Sonra bir zamanlar havlumuzu serip girdiğimiz plajları beğenmemeye başladık. Bir kokteyl olsa fena mı olurdu? "Ayyy orda duş bile yok"tu, otopark yoktu da o koyda" arabamız güneşten yanıyordu"! ya da "Öff bu insanlarla aynı yerden denize girilir miydi?"
Herkesin güneye yerleşip lokanta, biiç, otel açması ve kimsenin buna ses çıkarmaması da başka bir felaket oldu. Oysa ki sadece çok bunaldığımız işimizden, büyük şehirdeki keşmekeşten kaçıp güzel bir şeyler yapmak istemiştik. Kendimizi eleman bulamadığımız ve üstelik dünya kadar borca battığımız bir işletmenin sahibi olarak bulduk. Üstelik dükkan da kiraydı, otel de!
Ardından köylüsünü köyleri adam etmeye geldi sıra. Kasabıyla, bakkalıyla, teyzesiyle, amcasıyla, nalburuyla, namusuyla yaşayıp giden köylülerin aklını çeldik, adamın at damına 1 trilyon verip o caanım köyü 6 bin kişilik "meyhaneye" (başka bir şey demeye dilim varmıyor) çevirdik.
Şimdi tüm bu yitirdiklerimizi bulmak için Yunan adalarına gidiyoruz. 10 yıl önce gitmeye başladığım, 4 yıldır gitmediğim kendimi tekrar yollarında bulduğum Samos, gram değişmemiş. Mesta'ya el yapımı makrome 1 çantacı, Doğu kıyısına da 1 girişi serbest beach açılmış hepsi bu. Açan çocuk adalı olmasına rağmen 3, 5 yıl izinlerle uğraşmış, kiralık koya çiçek gibi yer yapmış, otopark, duş, kabin, şezlong bedava!
Biz hiç bir yerde mutlu olamadık ki memleketimizde olalım. Bir zamanlar burun kıvırdığımız pansiyonlar butik olunca 100 euro'ya çıkmış geceliği! Ee, bunu sen istemedin mi güzel kardeşim? Şimdi neye kızıyorsun?
Yani diyorum ki suçu birbirimizde arayacağımıza (işletmecisinden misafirine) önce kendimizde mi arasak? Gerçi artık geçmişler ola!"..

05/10/2024

DARISI BİZE....

Japonya'da 4. yüzyılın sonlarına doğru tahta oturan İmparator Nintoku, yüksek bir kuleye çıkar ve ülkesine bakar.
Gökyüzüne doğru yükselen tek duman dahi göremeyince, halkının yoksul düştüğüne ve bu yüzden hiç kimsenin evinde pirinç dahi pişiremediğini anlar.
Hemen bir ferman çıkaran Nintoku, halkının üç yıl boyunca sadece kendileri için çalışmasını emreder.
Sarayda çalışanları bile evlerine gönderir...
Sadece kendileri için çalışan halk, üç yılın sonunda bolluğa kavuşur.
Nintoku kuleye çıkar, ülkenin her yerinde ocakların tütmekte olduğunu yükselen dumanlardan anlar. Yanındaki eşine sevinç içinde "artık zenginiz" der...
İmparatoriçe ise üç yıl boyunca bakımsızlıktan dolayı her yeri eskiyen, çatısı akan, çiçekleri solmuş sarayı göstererek, sen bu halimize zenginlik mi diyorsun" der...
Nintoku'nun yanıtı, yüzyıllardır Japonlar'ın aklından çıkmaz;
"Halkın fakirliği, bizim fakirliğimizdir, zenginliği de bizim zenginliğimizdir..."

04/10/2024

İBRETLİK BİR HİKAYE....

Tolstoy’un "İnsan Ne ile Yaşar" adlı kitabında, çiftçi Pahom’un hazin ve ibretlik öyküsü yer alır.

Sıradan kendi halinde bir çiftçi olan Pahom, daha zengin bir hayatın hayalini kurmaktadır. Uzak bir yerlerde, cömert bir reisin karşılıksız toprak verdiğini duyunca, daha çok toprak elde etmek için reise gidip talebini iletir. Gerçekten de Reis herkese istediği kadar toprak veren cömert biridir. Pahom’a “Sabah güneşin doğuşundan batışına kadar katettiğin bütün yerler senin fakat güneş batmadan yeniden başladığın yere dönmen lazım.” der. “Yoksa bütün hakkını kaybedersin.”
Pahom güneşin doğuşuyla beraber başlar yürümeye. Tarlalar, bağlar, bahçeler geçer. Tam geri dönecekken gördüğü sulak bir araziyi es geçemez. Şu bağ, bu bahçe derken bakar ki güneşin batmasına az kalmış. Koşar, koşar, ama kesilir takâti. Halsiz adımlarla yürümeye devam ederken, Pahom’un burnundan kanlar damlamaya başlar. Tam başladığı noktaya yaklaşmışken, bir an yığılır yere ve bir daha kalkamaz…
Reis olanları izlemektedir. Çok kereler şahit olduğu olay yeniden vuku bulmuştur. Adamlarına bir mezar kazdırır. Pahom’u bu mezara gömerler. Reis Pahom’un mezarının başında durur şöyle der: “Bir insana işte bu kadar toprak yeter!”
Mütemadiyen biriktirmek istiyoruz. Yiyemeyeceğimiz kadar erzak, giyemeyeceğimiz kadar kıyafet, kullanamayacağımız kadar eşya, oturamayacağımız kadar ev… Gözlerimiz midelerimizden, arzularımız ihtiyaçlarımızdan daha büyük…
Ve insan yaşlandıkça besler, gençleştirir arzularını. Biriktirdikçe hayata olan bağlarını artırır. Öyle bağlanır ki hayata, bir gün bu diyardan göçüp gideceği fikri zamanla yitip gider aklından…
Tüketmeye de çok meraklıdır insan. Biriktirdiği paranın, eşyanın, malın-mülkün yanında zaman tüketir, söz tüketir… Benlik biriktirirken, benliğini tüketir…
Gören bir gözü, tutan bir eli, yürüyen bir ayağı satın alamayacak ve kaybedince tekrar sahip olamayacak kadar aslında fakiriz hepimiz.

Alıntı.

03/10/2024

KISSADAN HİSSE......

Bir kasabada her gün hava kararınca, insanlar maymuncuklarını ve fenerlerini yanlarına alır, komşularının evlerini soymaya giderlermiş.
Fakat gün doğarken geri döndükleri her seferinde kendi evlerini de soyulmuş durumda bulurlarmış.
Ama ülkede kimse kaybetmezmiş, çünkü herkes birbirinden çalarmış.
Bir gün, nasıl olmuşsa, dürüst bir adam ortaya çıkmış.
Geceleri, diğerleri gibi çantasını fenerini alıp hırsızlığa çıkmaktansa, evinde kalıp çalışmayı tercih edermiş bu adam.
Hırsızlar da onun evinin önüne geldiklerinde içeride ışık yandığını görünce döner giderlermiş.
Fakat bu durum böyle bir süre devam edince, ahali ona kızmaya başlamış, “Çalmadan yaşamak senin tercihin, ama başkalarını engellemeye hakkın yok” demişler. Bunun üzerine dürüst adam, geceleri ışığını söndürüp dışarı çıkmaya başlamış.
Her gece, hırsızlık yapmadan orada burada dolaşır durur, sonunda yatmaya evine dönermiş.
Fakat her döndüğünde evini soyulmuş bulurmuş.
Sonuçta bir haftadan daha az bir sürede, yiyecek içecek hiç bir şeyi ve kasabayı terk etmek zorunda kalmış.
Kasabada hırsızlıkta ustalaşıp giderek zenginleşenler kendileri için soygun yapmak üzere maaşlı hırsızlar tutmaya başlamışlar.
Zamanla, zengin fakir ayrımı çoğalmış. Zenginler mallarını korumak için bekçiler tutmuşlar, hapishaneler kurmuşlar.
Kendi mallarının çalınmasını da yasadışı ilan etmişler! Ancak yoksulların mallarını çalmak hâlâ serbestmiş!
Bir süre sonra, artık kimse soymaktan ve soyulmaktan söz etmez olmuş.
Çünkü yoksullar ya açlıktan ölmüş ya da kasabayı terk edip gitmişler.
Zenginler ve maaşlı soyguncular ise ortada soyacakları kimse kalmadığından servetlerini yitirmeye başlamışlar.
Sonunda zenginler eski düzeni yeniden sağlamak için kasabayı ilk terk eden dürüst adamı başa getirmeye karar vermişler.
Nerede yaşadığını öğrenmişler.
Evine gittiklerinde kapıda bir kâğıt görmüşler.
Kâğıtta şunlar yazıyormuş:
“Bir insan sadece dürüst olduğu için aranıyorsa, her şey için çok geç olmuş demektir...”
Ve Indra Ghandi’nin bir sözü:
“Bir millet uyuyorsa uyandırmak kolaydır.
Ama uyumuyor da uyuyor gibi yapıyorsa ne yapsanız nafile, uyandıramazsınız...!”
Alıntı......

02/04/2024

Facebook ne düşünüyorsun diye soruyor.. Ne düşünüyorum.. Tabiki gündemdeki mahalli idareler seçimlerini. Nedense sonuçlar iktidar tarafından hiç tartışılmadı. AKP iktidarı döneminde her bir olay tartışılırdı Deprem oldu hükümet gidemedi tartışıldı, Ormanlar yandı hükümet söndüremedi tartışıldı, Suriye'den şehitler geldi Hükümet açıklama yapmadı tartışıldı önceki seçimlerde kediler trafoya girdi oylar çöplerden toplandı tartışıldı Bu örnekler 22 yıllık dönemde çoğaltılır.. Nedense çok sakin bir Mahalli idareler seçimi yaşadık. CHP liler sevindi AKP liler üzüldü. Üzülmeyen bir kişi vardı CB Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN.. Neden üzülmedi çünkü kanımca seçimi kazanmak istemedi İsteseydi ne yapar yapar bu seçimi kazanırdı. Ülkenin ekonomisi sıkıntılı hazine boşalmış Yargı, eğitim, sağlık ve sosyal ilişkiler de ipin ucu kaçmış bu yokluk döneminde birde Belediyelerle mi uğraşacak. Zaten Cumhurbaşkanlığının son dönemi, 2028 genel seçimlerine kadar ülkeyi bir şekilde elde tutarım mantığıyla, son seçimleri çok ciddiye almadı. Seçimlere biraz heyecan getirmek için de bakanlarını sahaya saldı kendini ön planda tuttu. Seçimi kazanmak isteseydi İstanbul'a Kurum'u koyarmıydı. Ayrıca topluma bir parmak bal da gerekli idi. İşte o balı çaldı ve ülkeden tabiri caizse gaz aldı. Ülke 2 gündür bahar havası yaşamaya başladı.. Seçilen Belediye Başkanları biliyorlar ki kasalar boş gırtlağa kadar borç vaat ettikleri projeleri hangi bütçe ile yapacaklar. Biraz kendini bilen seçilen CHP'li Başkanlar çok çalışıp üst yapıya önem verip halkına çalıştığını gösterip güven sağlarsa 2028 Genel seçimlerine zemin hazırlanır. Yeter ki bulunduğu şehri temiz tutsun, Yeşil alanları park ve bahçeleri korusun, en önemlisi şehrin yollarını sağlam halde yapsın başka şey istenmez Birde halkına ucuz hizmet ulaşım gibi, Kent lokantası gibi, ucuz ekmek gibi, ucuz su gibi.. Aynı İstanbul'da İmamoğlu'nun yaptığı gibi Gereksiz projelerle (Bandırma için STAD) uğraşılmasın. Ancak ülkenin esas sorunu kanımca sistem, yani Başkanlık sistemi. Sayın Erdoğan'da bunun ülke için zamanlamanın erken olduğunu, Başkanlık sisteminin başarısız ve işlerin yürümediğini anlamış durumda, 2028 seçimlerine kadar parlamenter sisteme dönmek için adım atarsa hiç şaşırmamak lazım. Muhalefetin de, bu konuda hazır halktan da destek almışken, erken genel seçim isteyeceğine parlamenter sisteme geçmek için adım atması gerekmektedir.

Yarın pazartesi pazarımıza kavuşuyoruz artık pazartesi günü  semt pazarımız kurulmaya başlayacak Tüm esnafımıza hayırlı ...
27/06/2021

Yarın pazartesi pazarımıza kavuşuyoruz
artık pazartesi günü semt pazarımız kurulmaya başlayacak
Tüm esnafımıza hayırlı işler diliyoruz

07/02/2021

Efes Malt 4'lü kutu 50 TL
Yani fiyatı 13.25 TL yerine 12.50 TL

17/10/2020
04/09/2020

Beyaz Köşe Mini Market,
Tüm Dostlara sağlıklı günler,
Esnaf arkadaşlara da hayırlı işler diler

21/08/2020

Günaydın Esnaf Arkadaşlar,
Herkese hayırlı işler, hayırlı müşteriler

Address

Bent Başı Mahallesi 40 Sokak 6\A
Bandırma
10200

Opening Hours

Monday 06:00 - 23:00
Tuesday 06:00 - 23:00
Wednesday 06:00 - 23:00
Thursday 06:00 - 23:00
Friday 06:00 - 23:00
Saturday 06:00 - 23:00
Sunday 06:00 - 23:00

Telephone

+902667153021

Website

Alerts

Be the first to know and let us send you an email when BEYAZ KÖŞE MİNİ MARKET posts news and promotions. Your email address will not be used for any other purpose, and you can unsubscribe at any time.

Contact The Business

Send a message to BEYAZ KÖŞE MİNİ MARKET:

Share